Çekik gözlü hastalığı Türkiye'de de görülmeye başladı
Türk Nöroloji Derneği Nöroimmünoloji Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Ayşe Altıntaş, daha çok Uzakdoğu'da görülen "Nöromiyelitis Optika"nın artık Türkiye'de de ortaya çıktığını belirterek, 24 saati aşan görme ve duyu kayıplarına özellikle dikkat etmek gerektiğini bildirdi.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Altıntaş, hastalıkların da küreselleştiğini, bugüne kadar daha çok Uzakdoğu hastalığı olarak bilinen "Nöromiyelitis Optika"nın (NMO) Avrupa ve ABD ile birlikte Türkiye'de de görülmeye başlandığını söyledi.
Prof. Dr. Altıntaş, nöroimmünolojik hastalıkların bağışıklık sistemindeki bozukluk sonrası oluştuğunu, son yıllarda daha iyi anlaşılmaya başlanan "Nöromiyelitis Optika"nın bu tür bir hastalık olduğunu ifade ederek, şu bilgileri aktardı:
"En çok gençlerde ve kadınlarda görülen bu hastalığın en önemli sonuçları görme kaybı ve felç olduğu için çok ciddiye alınması gerekiyor. Beyindeki kan damarlarına komşu olarak yerleşen astrosit hücrelerindeki su kanallarına karşı antikor oluşumuyla ortaya çıkan hastalık, Uzakdoğu ülkelerinin hastalığı olarak bilinirdi ancak artık biliyoruz ki Avrupa, ABD ve Türkiye'de de görülüyor. Göz siniri ve omuriliği tutan hastalığın en önemli sonuçları görme kaybı ve felçtir. Ataklar sırasında hastalığın ağır seyretmesi nedeniyle erken teşhis ve erken tedavi çok büyük önem taşır."
"MS İLE KARIŞTIRILIYORDU"
2004 yılına kadar MS ile karıştırılan ancak antikorların farkına varılmasıyla MS'den ayrı bir hastalık olduğu anlaşılan NMO'da hasta ve yakınlarının enfeksiyonlardan uzak durmaları gerektiğini anlatan Altıntaş, "Enfeksiyon ve ateşli tablolar hastalığın gidişi ya da tedavinin düzenlenmesini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Sigara da bu tür hastalıklar için olumsuz bir etken. Sigaradan uzak durmak, düzenli egzersiz ve yaşam, tedavi sürecinin olmazsa olmazlarıdır" diye konuştu.
"24 saati aşan görme ve duyu kayıplarına özellikle dikkat etmek gerektiği" uyarısını dile getiren Altıntaş, hastalığın tedavisiyle ilgili şunları söyledi:
"En sık kullanılan tedavi yöntemi damar yoluyla uygulanan yüksek doz kortizon şeklindeki seçenektir. Bunun yanı sıra bağışıklık sistemini baskılayan ya da anormal fonksiyonları normale dönüştürmeyi amaçlayan tedavi ajanları da mevcuttur. Ayrıca plazma değişim tedavisiyle vücuttaki antikorları uzaklaştıran bir başka seçenek de var. Bu yöntemde, hastanın kanı vücudun dışına çıkarılmakta ve antikorlardan arındırılarak hastaya geri verilmektedir. Bir başka deyimle hastanın kanı süzgeçten geçirilmektedir."